30 Ağustos 2008

yurtdışında tatil yapmak

bmw’si olan her adam zengin olmayacağı gibi (adamın araba merakı vardır, kirada oturuyodur ama bmw araba kullanmak istemiş, birikimini arabaya yatırmıştır), yurtdışına tatile giden herkes de illa zengin demek değildir! bizim gibi! :)

sanıldığının aksine yurtdışında tatil yapmak çok pahalı bir lüks değildir. aylık hane geliri çok yüksek olmayan ama belirli bir düzeyin (rakam yazacaktım ama yazmadım) üstünde olan herkesin yük haline gelmeden yapabileceği bir şey haline geldi artık..

şöyle ki...

yıl içinde biraz birikim yapacaksınız. her gördüğünüzü almayacak, yemeklerinizi genellikle evde yiyecek, taksi yerine otobüs kullanacak ve her ay üç beş kuruş atacaksınız kenara. az biraz tutumlu olacaksınız kısacası.

Türkiye’deki yaz tatilinizden vazgeçeceksiniz. unutmayın ki gideceğiniz tur da bir tatil, gayet de Türkiye’deki tatilinizin bir alternatifi.

gittiğiniz turda iki kişi 100 Euro’ya gelecek bir ekstra turu (tur programına dahil olmayan isteğe bağlı turlar) turun ayarladığı rehberle hazıra konmak yerine kendiniz yapmaya karar verip 30 Euro’ya çıkarabileceğinizin farkında olacaksınız. biraz maceracı olacaksınız yani..

gittiğiniz ülkede alışveriş yaparken 5 parfüm, 2 ayakkabı, 4 t-shirt, 10 papirüs, birkaç parça elektronik eşya yerine 1’er tane almayı veya almamayı (sanki Türkiye’de elektronik eşya yok!) öğreneceksiniz.

böyle bir tatilden zevk almak da tamamen sizin elinizde...

öncelikle, muhtemelen bol yürümeli, yorucu geçecek bir tatili totoyu devirip deniz kenarında yan gelip yatarak geçirilecek bir tatile tercih edecek kafada olacaksınız.

çok lüks aramayacaksınız. hangi gün nerdeyiz belli olsun demeyeceksiniz

meraklı olacak, üşengeç olmayıp merakınızın peşinden gitmeye, orayı da burayı da görelim moduna girmeye hazır olacaksınız.

yeni bir şey görmüş olmanın verdiği hazzın, gidilip beğenilmeyen bir yer için yaşanan hayal kırıklığına baskın geleceği bir yapıda olacaksınız. yani “aman bu muymuş anlata anlata bitiremedikleri piramitler” demek yerine, piramitlerin atmosferine kendini kaptırabilmeyi başarıp, onunla mutlu olabilmeyi bileceksiniz.

tatilinizin değerini ordan alıp getirdiklerinizle değil, gezip gördüğünüz yerlerle ölçmeyi bileceksiniz.

21 Ağustos 2008

göksun + uzunyayla




sevdiğim insanlarla, dolu dolu 5 gün geçirdim göksun ve uzunyaylada..


huzur doldum, kafamı boşalttım, güldüm eğlendim, geldim..


yeşile doydum, yemeğe de doydum.. :)


7 Ağustos 2008

sessiz çığlık

kaç kişiye içimi açtım ki bugüne kadar...
kaçınız bu kızı gerçekten tanıdı ve anladı?
hep gülmeye, hep gülümsemeye çalışan bu kız, kaçınızın omzunda ağladı hıçkıra hıçkıra??
kahkaha dolu kalabalıklarda kaçınız bi bakışta anladı yüzündeki maskeyi?
kaçınız “öfff” dediğinde arkasını dönüp gitmedi yanından?

5, belki 10..du..
çoktu yani...

evet, ben eskiden anlatırdım.
ama anlattıklarımın hepsini birer birer kaybettim...
bazıları benim yüzümden, bazıları onların...

kala kala bir hayat arkadaşım kaldı beni ben gibi “bilen”, ne söylesem, ne yapsam arkasını dönmeyen...

artık anlatmıyorum ben de.. kaldırmıyorum kimseye karşı içimdeki “otokontrol” isimli duvarları... insanlar bana hayalkırıklıkları bırakırken her biri ağzımın fermuarının bir çentiğini kapatarak gittiler..

ama yine de şanslılardanım ben, en azından elde var BİR!

ve uzun süreden sonra yeniden aynı şarkı uğulduyor kulaklarımda...

“Hep yalnızlık var sonunda,
Yalnızlık ömür boyu...”