16 Mayıs 2012

Biz..

2 hafta önce yazdığım yazı..


Geldik 33. haftaya. Geçen hafta itibariyle kanuni olarak izinli olabilirdim aslında ama 5 haftayı doğumdan sonraya erteletme hakkımı kullandım, 28 Mayıs’a kadar işyerindeyim. Ondan sonra da, her an tetikte olmam gereken 3 haftam kalıyor zaten.

32. hafta itibariyle 1.650 gramı bebiş olmak üzere 6,5 kilo fazladan taşıyorum üstümde. Olayı 10 kilo ile kapatmayı planlıyorum. Bu arada Babystar’ın sayfasındaki “Hafta Hafta Hamilelik” takvimi hoşuma gidiyor. Birçok sitede var bu tip şeyler ama benim yaşadıklarıma en uyanı burada anlatılanlar oldu.
Olay genel itibariyle zorlaşsa da genele göre durumum iyi sanırım. Hareket kabiliyetimin çoğu hala yerinde, eğilip bükülürken ve gece uyku pozisyonu bulmakta sıkıntı var. Uyku için hamile uyku yastıklarına baktım biraz ama bu kapitalist tuzaklara düşmemeye karar verip göbeğimin altına ince bir yastık desteğiyle işi hallettim.  Bağırsakların çalışmama problemine de ananasla çözüm buldum, şiddetle tavsiye olunur. Nefes darlığı, göğüste sıkışma ve sürekli tuvalete gitme ihtiyacına henüz çözüm bulamadım, bulunacak gibi de durmuyor... J

İşyerine 15 dakika yürüyorum, öğlen de 15 dakika, dönüşte de 15 dakika derken her gün en az 45 dakika yürüyorum. Evde de sürekli hareket halindeyim. Hafta sonları zaten genelde dışarda, sürekli hareket halindeyiz, ayaklarıma kara sular inene kadar yürüyorum. Bunların faydasını görürüm umarım.
Kocamın dediğine göre hamilelik bana yaramış. Daha mutlu, daha huzurlu bir insan olmuşum. Bu tespite çok sevindim aslında. Çünkü bir süredir “hayat çok boş, bişeyler yapmak lazım” modunda, huzursuz huzursuz dolaşıp sağa sola (genelde de kocama) çemkiriyordum. Bu duygum da şimdi yerini “ay bi sürü şey var yapacak, acaba bundan sonra hiç vaktim olmayacak mı” paniğine bıraktı. J

Geçen haftaki son doktor kontrolümde 23 Nisan tatilinde İstanbul’a gidebilir miyim diye sordum doktoruma. Şöyle bir düşündü, “tamam git ama artık daha fazla da bir yere kıpırdama, şimdi yollarda doğurmaya da gerek yok” dedi. Ben olayın yaklaştığının bu kadar farkına varmamışım sanırım, böyle bi sarsılıp kendime geldim, birden etraf grileşti, bağrış çağrış bir doğum sahnesi belirdi gözümde. Korkmaya başladım artık sanırım.
Artık zamanın yaklaştığının ayırdına varınca, aldığımız bebek mobilyalarını da getirip kursunlar bari dedik. Günlük oturduğumuz odamızı feda ettik ve bebek odası yaptık. Alışveriş işini de yüzde 80 hallettik sayılır. Mağazalar bebek için inanılmaz güzel eşyalarla dolu ama öyle deli deli bi tüketim çılgınlığımız olmadı bizim. Puset, beşik gibi büyük parçaları sağdan soldan arkadaşlarımız verdi zaten. Hediye gelen kıyafetler oldu. Biz de zorunlu alınacaklar ve gözüme çok sevimli görünen kıyafetler dışında çok bir şey almadık. Sonuçta “çocuk için alışveriş” olayı, evrensel kümede, sonu olmayan, hayat boyu devam eden bir süreç. Baştan çok da abartmaya gerek yok gibi. Kendimi tutabildiğim için kendimle gurur duyuyorum heheh…

Bir de geçen hafta sonu TOBB Hastanesi’nde “Bebek Bakımı” eğitimi vardı, ona katıldım. Bebek nasıl tutulur, beslenir, uyutulur, yıkanır, temizlenir… hepsini anlattılar. Konuya oldukça uzak biri olarak ağzım açık dinledim bazı şeyleri. Anlatılanlar çok yararlı oldu, ayrıca anlatıcıları da çok beğendim. Konularında çok iyiler gibi geldi bana. Bu eğitimler ücretsiz, ayda bir düzenleniyor. İlla hastane müşterisi olmanıza gerek yok, web sitesinden eğitimi takip edip, o gün orda olmanız yeterli oluyor. Anne adaylarına tavsiye ederim. Sonrasında müşteri kazanmak için isteyenlere küçük bir hastane turu da yaptırıyorlar. Unutmamak için yazacağım bir ara buraya. Yani umarım.. :)

Hiç yorum yok: