7 Temmuz 2008

arsuz

Arsuz İskenderun’un minik sayfiye yeri. Bodrum gençliğinin 10’da 1’i yok burada; genellikle küçük çocuklu ailelerin mekanı. denizi oldukça dalgalı ama tabanı kum. gezecek görecek pek yeri yok, klasik tatil beldeleri gibi her yer cafe, restaurantla da dolu diil. gündüzleri sokaklar boş sıcaktan ama geceleri çarşı, pazar pek hareketli. insanları çok yardımsever, meyveleri hormonsuz olduğundan pek güzel.

İskenderun maceramın 2. haftasonu, bize Arsuz’da iki günlük tatil kaçamağı fırsatı verdi. Ankara’dan üşenmeden 9,5 saat yol gelen kocamusla huzur ve sürat dolu bir tatil yaptık. tatilimizin olayı 2 günlük de olsa bir scooter’a sahip olmaktı. görmemişin motoru olmuş, üstünden inmemiş misali Arsuz’da gezilecek / gezilmeyecek neresi varsa birkaç kere turlamakla geçti tatilimizin çoğu. bütün yazlık siteleri, ara sokakları, kıyıda köşede kalmış tarlaları dolaştık durduk.. :)

kaldı 5 gün. 5 gün sonra nihayet evimin huzurlu duvarları arasında canım ne istiyorsa onu yapıyor olacağım. kendimi iyi hissettiğim şehirde, sevdiğim insanlarla olacağım.. :)



4 Temmuz 2008

araba sevdası

geçen gün yolda bi araba gördüm, nerdeyse içine düşecektim. bayıldım, bayıldımmm..

arabaları severim. dışarıdan bakmasını da, kullanmasını da.. donanımından çok anlarım diyemem ama kendime göre bi araba sevdam var benim de..

çoğu bayanın aksine volkswagen polo, opel corsa, mini cooper gibi hanım kılıklı arabalardan hoşlanmam. hele hele kırmızı arabadan hiç haz etmem!

daha erkek görünüşlü, sportif arabaları severim. hangisi derseniz favorim; Honda Civic Type-S. ve mümkünse siyaha yakın kül rengi olanı. bakar mısınız görüntüye...


geçen gün gördüm dediğim araba ise Peugeot 207 Outdoor. bayan arabası olarak niteleyebileceğim, bildiğimiz Peugeot 207’den oldukça farklı. aksine oldukça sportif ve aerodinamik görünüyor. koyu kül rengi harika, mavisi ise hiç olmamış. 1,6 motoru ve manuel kliması eleştirilmiş yetersiz diye. dediğim gibi donanımdan çok anlamam ama kasası mükemmel bana göre. iki numaraya da bunu yazıyorum!


aslında şu aralar ihtiyacım olmamasına rağmen bir araba sevdasıdır sardı beni bugünlerde. benim de arabayla gidebileceğim bir işim olsa.. ve o işim bana öyle iyi para verse ki, ben de bu beğendiğim arabalardan birini alabilsem..
:)



3 Temmuz 2008

iskenderun

İskenderun’dayım 2 haftadır görev için.

burası bir akdeniz şehri havasında değil, daha tutucu ama şimdiye kadar gördüğüm doğu şehirlerine göre de daha modern. Hatay ve İskenderun diye ikiye ayrılıyor sanki. Hatay-İskenderun arası dolmuşlar var, ben Hatay’dayım dediğimde itiraz edip orası İskenderun diyorlar.

zamanlaması bu kadar ters, süresi de bu kadar uzun olmasaydı gülümseyerek hatırlayacağım bir yer olabilirdi burası belki benim için. ama şu anda tezkeresini bekleyen asker gibi gün saymaktayım. hareketsiz geçen günlerin 11’i gitti, 8’i kaldı.

denizi görmek güzel, evimden uzak olmak kötü. evimi özledim.neyse ki bu haftasonu kocamus yanıma gelecek ve kısa bir tatil yapacağız birlikte..



nefes

sonunda özlemle hayalini kurduğumuz çadır kampımıza gittik!

sevdiğimiz dostlarla yolculuk yapmayı özlemişim. yer beğenememekten 2 saatlik yolu 4 saatte gidip kamp alanımızı seçtik. titiz başkan sibel’in –eh ne de olsa bayan- keneye karşı ilaçlama çalışmalarıyla başladık olayımıza. bir iki deneme yanılmadan sonra çadırlar kuruldu, odunlar toplanıp kamp ateşi yakıldı.

sucuk-ekmek, ateş başında sohbet, yıldızlar altında doğal ihtiyaç gidermek, uyku tulumunda üşüyerek uyumak, gece 4’te yatıp sabahın 7’sinde çılgın çeçen tarafından “voridaaa da” ile uyandırılmak bana iyi geldi! :)

evden, şehir hayatından, kalabalıklardan sıkılmışım. doğa gibisi yok! sevdiğin birkaç kişiyi yanına alıp, basıp basıp gitmek gerek üşenmeden. dönerken duyduğun o huzur var ya! işte o duyguyu hissettirebilen çok fazla şey yok çünkü!

Çadır kurabilmenin vermiş olduğu sarhoşluk..
Foto Daryal'dan..