29 Mayıs 2006

nişanımız var!

geçen salı akşamı 3 kişi geldi. önce karşılıklı bir tanışma.. sonra sohbet.. bol bol siyaset, biraz ekonomi, ve yine bol bol politika.. arada 20 saniye kadar da "allahın emri, peygamberin kavliyle kızınızı almaya geldik" muhabbeti, bizimkilerden de 5 saniyelik bir cevap; "hayırlısı olsun". sonra hızla konunun değiştirilmesi ve yeniden "eee bu hükümet de şunu bunu yaptı..." muhabbeti. işte klasik bir çerkes kız isteme merasimi..:)
evet, geçen salı biricik kuzimizi istemeye geldiler ve galiba biz de verdik ki, önümüzdeki cumartesi nişan yapılacakmış. yıldırım nişan da budur heralde! neyse ki pek tatlı bir damat adayımız var ki içimiz rahat. yani şimdi bizi hareketli ve pek eğlenceli bir hafta ve haftasonu bekliyor. ne giyyysemmmmm???...

22 Mayıs 2006

uçtuk biz..


kaç zamandır "değişik bişey yapalım, farklı bişey olsun, gidip bi yerde oturmaktan başka bişey yapalım" diye şekerimin başının etini yiyodum ve işte oldu!!! haftasonu ben, şekerim ve 2 arkadaşımız uçmaya gittik! bi fırsat çıktı önümüze, biz de balıklama atladık. uçak dediysem öyle adı gibi havalı, elektonik sistemli, dijital göstergeli şeylerden falan sanmayın. resimden de görüldüğü üzere cessna tipi bir pırpır kendisi. arkadaşımızın deyimiyle "murat 124'ten biraz daha hallice bişey.." sahibiyle beraber 4 kişi alıyo içi, kapılarını hızla çarpmazsan kapanmıyo falan. ama işin komiği, bu küçümsediğim alet havlandığında uçuş kulesinden sana nasıl haysiyetli bi uçak muamelesi yapılıyor, şaşarsınız! "git, dur, bekle, rüzgar müsait değil şu tarafı kullan, sen geç büyük uçak beklesin" falan diye kuleden talimatlar geliyo, inip kalkarken işaretleşmeler falan.. çok havalı! uçmak süper bişey, tüm gökyüzünün senin olması duygusu çok garip.. ama uçak sahibinin olaya biraz aksiyon katmak için yaptığı "ciii" diye okunan ve tahminimce "gee" diye yazılan, uçağı düz giderken aniden tam aşağı düşürüyomuş gibi yapıp çok yüksekten ani ve çok hızlı bir düşme hissi yaşatan hareket tam bir olay!! çok zevkli ama miden, kafan, her yerin altüst oluyor, allahım uçak inse de dışarı kussam falan diye şeyler geçiyor içinden. ama bi daha çağırsalar, koşa koşa bi daha giderim. herkese derinden tavsiye edilir..

21 Mayıs 2006

21 Mayıs 1864


"... bugün 21 Mayıs
gemiler geçiyor gözlerimden,
o gemiler ki, halkımı sürgüne taşıyor,
güvertelerinde çocuklar üşüyor,
ölüme açılmış yelkenleri,
tıka basa insan
tepeleme can yükleyerek
bir azgın denizi aşıyor..."
Ergün Yıldız
bugün benim halkımın kafkasya'dan, anavatanından sürülüşünün 142. yıldönümü.. "Mevcut Rus, Osmanlı ve Avrupa kayıtlarına göre, 1862-1870 yılları arasında sürgüne gönderilenler 1,2 ile 2 milyon civarındadır. Yaklaşık olarak 500 bin Kafkasyalının yolculuk sırasında veya vardıkları Osmanlı limanlarında öldüğü bilinmektedir. " şeklinde kayıtlara geçen acıklı bir hikayenin 142. yıldönümü.. derneğimize gidip bir anma törenine katılmaktan başka elimizden bir şey gelmiyor, ne yazık..

13 Mayıs 2006

neler karıştırıyorum? (2)

uğraştığım ikinci önemli şey: nüfus müdürlüğü, sağlık merkezi, muhtarlık üçgenini tamamlamaya çalışıyoruz :)
önce belediyeye gittik, nerden başlamalı onu öğrendik. bu yollardan geçmediyseniz bir gün size de lazım olacak, dinleyin:
* önce sağlık merkezine gidip kan veriyorsunuz. kanlarınıza akdeniz anemisi, sarılık ve HIV virüsü testleri yapıyorlar, sonuçlarını 1 gün sonra veriyorlar. kan verirken gözlerimi tavana dikip ödlekliğimi belli etmemeye çalıştım ama hiç kaçar mı bizimkinden! :)
* sonra nüfus müdürlüğüne gidip "bekar" olduğunuza dair kayıt istiyorsunuz. ortalama yarım saat sıra bekleyip bu belgeyi de alıyorsunuz. ben gittim yaklaşık 40 dakika önceden sıra
numarası aldım. şekerim de sıranın bize gelmesine 2 dakika kala ordaydı. çıktığında da "ne çabuk halloldu yaa" dedi!! :)
* sonra "evlilik beyannemeleri" ni doldurup muhtarınıza onaylatıyorsunuz. 18 yaşından küçük evlenecek kadar deliyseniz de, formdaki ilgili bölüme babanızın imzasını taklit ediyorsunuz. henüz muhtarlık aşamasına ulaşamadık biz ama.

aslında hepsi güzel telaşlar, güle oynaya yapılacak şeyler. zamansızlık ve diğer kafayı meşgul eden şeylerle biraraya gelince tadını çıkaramıyorsunuz sadece. neyse canım, derdimiz bu olsun, hallolur hepsi di mi..

neler karıştırıyorum? (1)

çok işim var dedim ya hani; işte bu işlerimin en önemlisi: işimi değiştirmeye çalışıyorum. yoksa şekerimi ve beni çok zor günler bekliyo olacak. beni uzak diyarlara gönderecekler ve uzun süre orda kalmamı isteyecekler. bütün sevdiklerim; annem, babam, kardeşim, dostlarım, arkadaşlarım ve şekerim buradayken.. burda hayat akıp gidecek ama ben onu uzaktan dinleyebileceğim sadece..
duyacağım ki birilerini kaybetmişiz ama ben orda olup üzüntüsünü paylaşamamışım,
birileri hayata merhaba demiş ama ben sadece fotoğraflarıyla yetinmek zorunda kalmışım,
sevdiklerim birilerini sevmiş ama ben sevdiklerimi emin ellere vermiş miyim bilememişim,
birileri yeni hayatlar kurmuş ama o en güzel gecelerine sadece bir telgrafla katılabilmişim..
işte bunları yaşamamak için uğraşıyorum bugünlerde. sıkıntı veriyor tabi.. neyse sonu iyi olsun da inşallah, bu sıkıntılar geçer di mi..

karmaşa

bir süredir kayboldum ben. arkadaşlarımla görüşemiyorum, hiçbir aktiviteye katılamıyorum, söz verdiğim yerlerde bulunamıyorum, sinemaya gitmiyorum, salına salına bi yarım saat dolanamıyorum, maillerime cevap veremiyorum, buraya yazamıyorum, hatta salı geceleri dans etmeye bile gidemiyorum. çok işim var çünkü. gerçekten.. bu durumumdan etkilenen, kırılan, bozulan, alınan herkesten bu vesileyle özür dilerim.. az kaldı ama, düzene girince işler yeniden yanınızdayım..

8 Mayıs 2006

hoşgeldin miniş..

sonundaaaa.. kaç gündür merak içindeyiz.. "geldi gelecek, bugün olmadı yarın" derken sonunda minişimiz dünyaya geldi. gittim yerinde gördüm; pek minik, kırmızımsı bişey. insan dokunmaya kıyamıyor. daha 1 günlük. ama aman allahım o ne saçlar.. benden çok saç kökü var sanırım hanımefendide.. ve de adı "seteney". öhöm öhöm.. :)
allah analı babalı büyütsün, adı gibi güzel olsun hayatı da. akıllı olsun, hayata karşı güçlü kuvvetli dursun. ama bir o kadar da zarif ve mağrur olsun. doğduğu andaki gibi hep mutlu etsin çevresindekileri bu minik çerkes kızı..

3 Mayıs 2006

bitişler başlangıçlar..

yakın bir zamanda bir dedemizi kaybettik. şimdi de o dedemizin eşi pamuk nine hasta.. pankreas tümörü varmış. öğrendik ki tümör kötü huyluymuş ve baya yayılmış. dedenin hastalığı yüzünden nine kendisini baya ihmal etmiş sanırım. çocukları ve torunları ise üzgün ve şaşkın.. daha bir kaybın acısı küllenmeden..

bir arkadaşımın ise bugün 9 ay 10 günü doldu. bugün aradım son durum nedir diye, telefonu meşgule verdi, aklıma komik şeyler geldi. "bi dakka şu an müsait değilim, doğuruyorum da.." :) her an sancılar gelebilir, yeni biri aramıza katılabilirmiş.

başka bir arkadaşım ise, karnında taşıdığı şeyin 1 değil 2 tane olduğunu öğrenmiş. "bebeğimiz olacak" cümlesine kendini yeni alıştırabilmişken, birden 2 yumurcaktan bahsedilince çok şaşırmış tabi. duyguları karışmış; şaşkınlık, sevinç, korku..

diyeceğim şudur ki;
biri gelir biri gider, hayat böyle geçiiiip gider..
çok takılmayın ona buna, aslolan şu andır, o da hemen akıp gider..