29 Haziran 2006

hariciye nöbetleri..

işyerinde ayda bir nöbet sırası bana geliyor.. gece 24'e kadar, yaklaşık 6 metrekarelik bir odada, külüstür bir televizyon (siyah-beyazdan sonra çıkan ilk renklilerden), bozuk bir tv kumandası, iki masa, bir bilgisayar(benim oturmadığım masada) ve iki kişi geceyarısına kadar bekliyoruz. acil bir durum olursa harekete geçiyor, saat kaçmış demeden müdürleri, başkanları uyandırmaktan çekinmiyoruz. :) önemli bir hareketin olmadığı gecelerde ise, miskin ve yarı uyur halde, televizyonun başında geçiyor saatler..
nöbetleri seveni pek duymadım, ben de bayılıyorum denemez ama, hayatın temposunda oturup düşünmeye, kendimi dinlemeye ayıramadığım vakitleri buluyorum nöbetlerde.. kendi kendime resimler karalıyorum kağıtlara, yapmayı unuttuğum şeyler aklıma geliyor, telefonumu karıştırıp uzun zamandır aramayanları/aranmamışları farkediyorum..
işte bu yüzden nöbetlerden çok şikayetçi değilim. ama burdan yetkililere sesleniyorum, lütfen ayda 2 kereye çıkarmayın nöbetleriiiiiii....

27 Haziran 2006

"alp"e sorular..

bloguma arada bir comment bırakıp beni mutlu eden “alp” isimli kişiye sesleniyorum burdan.. :) bir bilse, bir raslantı ne komik şeylere yol açtı..

raslantı, onun kullandığı isimle benim “şekerim”in adının aynı olmasından kaynaklanıyo. ben blogu ilk yazmaya başladığım zamanlarda, comment’ler arasında alp imzalı birkaç comment görüyo, tabi şekerim yazdi diye düşünüp kendi kendime takılıyodum falan. sonra bi gün onlarla ilgili bişey sordum şekerime, “yooo, ben öyle bişey yazmadım ki sana” dedi. sonra da “kim bu alp?!?!?!?” diye manalı manalı sordu.. :)

sonra geçenlerde “gece”, alp bana comment bırakmış dedi. dün de “kelebek” te gördüm alp’ten bir comment. o alp’in benim alp olmadığını onlara da söyleyince dınınınııııııııınnn, meraklı bakışlar etrafta uçuştu..:)

şimdi.. benim şekerim olmayan, ama blogumuza şeker mesajlar bırakan güzide şahıs.. acaip gizemli bir hal aldın, aramızda pek mistik bir imajın var bilesin. ama seni tanıyo muyuz, yoksa sanal dünyada mı karşılaştık ilk kez, onu bile bilmiyoruz. çooooook merak ettik, kimsin sen?

bize ait bişey.. hem de kocaman!

artık kendi evimiz var.. objektif bakamıyorum, bana göre dünyanın en güzel evi! iki kişi için oldukça kocaman.. biraz da komik bi ev. bi salonu var, salonun tek duvarı tümden ayna kaplı, jimnastik salonu izlenimi veriyo. (bi çare lazım!) salona açılan yanlış hatırlamıyosam 4 tane kapı var. (hemen hemen her odadan salona geçiş var –tuvalet,banyo hariç-) kapıları, pencereleri de çift cam, ama iki camın arasındaki mesafe 15 cm., bizim bildiğimiz çift camlardan değil yani! (iki pencerenin arasına süslü süslü şeyler koymak için ideal!) mutfağı da “L” şeklinde gibi bişey, tam “L” de değil aslında, “L”nin sol üstünden de sola doğru bi çizgi çekin öyle işte.. yani garip bi şekli var özetle. ama içim çok ısındı. dünyanın en güzel, en şirin, en sıcak evi işte.. :)
görmemişlerin bir evi olmuş, bomboş eve sandviçlerini alıp gitmişler, yere gazete serip, üstüne oturup, mutlu mesut yemişler.. :)

bunu giycem ben!

gemimizin kalkmasına tamı tamına 2 ay kaldı. hazırlıklar da yoğunlaştı tabi. “her genç kızın rüyası zetina dikiş makinası”ymış bir zamanlar.. ne mütevazi rüyalar.. şimdi ise her genç kızın rüyalarında ilk sırayı, bir gece giyilecek olmasına rağmen damat adayına milyarlara mal olacak gelinlikler alıyor. benim neyim eksik canım, ben de en az diğer kızlar kadar kaprisliyim. istiyorum istiyorum istiyoruuuuummmh.. :)
eğer her şey yolunda gider ve model istediğim gibi olursa çok super bişey olcak! yüzlerce modele baktıktan sonra 3 modelin birleşimi bişey çıkarttım kendime.. soldaki gelinliğin üst kısmını (kollarını değil, sadece gövde-göğüs kısmını) ortadaki gelinliğin askılarını (çiçekler daha ufak, daha az yoğun), sağdaki gelinliğin de eteğini alıp birleştiriyosunuz ve işte 2 aya yakın yaptığım bilimsel çalışmaların sonucu ortaya çıkıyor. hesaplarıma göre bu üç parça birbirine monte edilebilir modeller. zira çalışmalarım sırasında yine keşfettim ki, gelinlikçiler her gelinlikten ayrı bir parça alıp bunların toplamını istiyorum diyenlere kötü kötü bakıyolar.. nasıl olmuş nasıl???..

23 Haziran 2006

tembellik işte..

burayı okuyan 3-5 kişi de hiç bana sitem etmesin şimdi yazmıyosun diye. e napiiim? bizim işyerinde tüm blog siteleri filtrelenmiş durumda, bu yüzden ne kendiminkine, ne başkalarınkine bakamıyorum gün boyu. e sonra da işten çık, yok oraya git, yok bunu gör derken eve geliyosun taa ne zaman. o saatten sonra da, "aman bloguma yazmadım bugün, a valla olmaaaz!" diye bilgisayarı açmak da aklımın ucuna gelmiyo yani.. var aslında yazılacak çok şey de, tembellik yapıyorum işte. neyse biraz daha şans veriiim bari kendime..
bu gece de bize ayrılan sürenin sonuna geldik.. uykumuz geldi çünküm. hepinize çukulata renkli günler, mışıl mışıl geceler..