15 Ocak 2007

gidebilir miyim?..

önceki yazımın son cümlesine değinen [:)] arkadaştan [:)] sonra bi düşüncedir aldı beni.. gitsem, kaçsam diyorum da acaba yapabilir miyim diye..

önce - şekerim de benle gelse giderim noolcak ki..
sonra birden - yaaaa kardeş de gelsiiiiinnn ama..
ve dolayısıyla - annişle babiş olmazsa yapayalnız naparım! (önceki 2 kişiye rağmen "yapayalnızlık" duygusu da nerden çıktı?)
ve vazgeçilmezim - ananemsiz hayatta olmaz!
birden dostluk - x de, y de gelsin. z olmazsa kimle gülücem? w olmazsa kimle ağlıcam?
ya ailem - şeker dayım, komik yengem, telaşlı teyzem, kuzularım kuzenlerim???

sonuç: çok gitmek isterim, hem de çok.. ama gidemem! :(

8 yorum:

Adsız dedi ki...

önceki yazının son cümlesine "takılan" arkadaş olarak beni de aldı bi düşünce şimdi...

neyse,
olur da ileride bir gün gidersen eğer buralardan, sana gittiğin yerlerde mutluluklar dilerim... bu yazındaki son cümlene verebileceğim en makul cevap bu galiba...

Unknown dedi ki...

""önceki yazının son cümlesine "takılan" arkadaş"" öbeğinden sonra bir :) işareti olmalıydı aslında yazının aslında.. sen niye benim cümleme takılırsın falan gibi bir anlam asla yoktu.. tersine; aaa gitme diyolar diye böbürlenerek yazmıştım ilk cümlemi. olumsuz bişey anlaşıldıysa çok üzülürüm xrayjr.. :((

Unknown dedi ki...

hatta dur, hemen düzeltiyorum.. ;)

Adsız dedi ki...

"Şimdi uzaklardasın,
Gönül hicranla doldu"

"Gitme desem canım,
Kalır mısın benimle"

"Gitme, gitme,
Gitme kal bu şehirde"

:-)
AA

Adsız dedi ki...

peki madem :)) teşekkür ederim açıklama için

amaaaaaaa :)))

benim "takıldığım" :) nokta o değil aslında..
yani birilerinin sana gitme kal demesi falan değil.. ya da senin onları bırakamaman değil...

benim "takıldığım":) nokta, "gitme" isteğinin bir şekilde senin kafanda şekillenmesi..

ama neyse... işte "takıntı"... sonuçta kafa senin, düşünce senin :)))

bendeki de "takıntı" işte :)))

Unknown dedi ki...

yaşadığımız hayatın elimizde olmadan çaldığı özgürlüğümüzün arayışı bu gitme isteği.. belki siyahların ülkesine, belki toprakla geçinenlerin arasına, belki de yemyeşil masallar ülkesi kafkasya'ya..
en kötü ihtimal; emekli olunca toparlanıp kıyı kasabalarına.. :))

Adsız dedi ki...

haaa :)
kafkasya ya gitmek istiyorsun madem, o zaman gidebilirsin tabii ki :)))

Adsız dedi ki...

şu son meşum cinayetten sonra anladım ki artık bu ülke artık kalmak için değil gitmek için var benim hayatımda. ben de hep'nasıl yaparım' diye soruyordum kendime ama, yapılır, yapılmalı işte. sadece buralarda 'sözü dinlenmeyen azınlık' olarak yaşamak istemediğimden değil, bana geçmişi hatırlatan o kadar çok insan öldü ki yakın zamanlarda (ve anladım ki bir o kadarı daha ölecek yakınlarda)beni buralara bağlayan bağlar teker teker koptuğu için de gitmek istiyorum... doğduğum, dünyada her yerden çok huzur bulduğum şehri zaten bırakıp geldiğimden belki de, artık bir yerleri bırakıp gitmek acıtmıyor o kadar canımı. insanlar dersen, biri gidip biri geliyormuş işte, sen ne kadar sıkı sıkıya sarılsan da kollarından kayıp gidiyormuş... yeni arkadaşlar, yeni sevgililer elbet bulunur, yeni aileler elbet kurulur. bildiğim bir şey var o da ne ruhumun geri kalanını ankara'da söndürmek istediğim, ne de çocuğumu bu kadar anlayışsızlığın, akılsızlığın, ucuzluğun kol gezdiği topraklarda büyütmek istediğim... ben gideceğim, içim acısa da gideceğim, geri dönüp dönmeyeceğimi bilmeden gideceğim. herkes gelse de hiç dönmesek bir daha buralara, güzel olmaz mıydı?