Aslında bebeğimle ilgili pek bişey yazmayacağım demiştim buraya.
Sonra bir arkadaşım “kızım niye ki bu tavır, unutacaksın hepsini, onun yerine
yaz, hem sen için dökmüş olursun, hem ileride okuduğunda bugünleri hatırlayıp
mutlu olursun” dedi. Ben de "zaten kaç kişi var ki burayı okuyan, onlar da
kusuruma bakmaz, ben de bebişim ve kendim için bişeyler yapmış olurum" dedim. Bi
de insanın anlatmak isteyip de çevresindekileri sıkmamak için anlatamadıkları,
başkalarına ilginç gelmeyeceğini düşündüğü için içinde kalanlar, eşini dostunu
daha fazla bunaltmamak için söyleyemediği sızlanmaları oluyor. E onlar da var
madem, yazalım şekerim dedim kendime…
Alp’le 5 yılı devirmiştik, etraftan gelen baskının haddi
hesabı yoktu, ben kariyer merakımdan vazgeçeli yüzyıllar olmuştu, kocamın
işleri de sanki biraz yoluna girer gibi olunca, olur mu olmaz mı derken… İlk
öğrendiğimde tarih 11 Ekim’di. Aslında herkesin öğrendiğinden nerdeyse 1 hafta
erken. Hep Mehtap’ın dürtmesiyle oldu. Eczane testlerinden kesin sonuç
alamayınca, bir öğlen işten kaçıp kan testi yaptırmaya gittim. Öğlen ama nasıl
bir öğlen, gökten boşanırcasına yağmur yağıyor, gök deli gibi gürlüyor. Sokakta
basacak yer kalmamış sudan, bastığın an ayakkabın su içinde. Ama insanın içine
bi kurt düşmeye görsün, atladım taksiye, evin yakınındaki polikliniğe gittim. Kanımı
verdim, sonucu 3 saate alırsınız dediler. İşyerime döndüğümde sırılsıklamdım.
Üstüm kuruydu aslında ama pantolon ve çoraplar ıslak. Normalde geçer
kaloriferin önüne biraz kurutur sonra da kendi kendine kurur nasıl olsa derdim.
Ama “ya içimde bişey varsa, ya üşürse” fikri dank edince kafaya, bu sefer de
eve gidip üstümü değişmek için izin aldım.
Saati gelmişti aslında ama sonucu işyerinde öğrenmek
istemedim. Alp şehir dışındaydı, zaten birlikte olamayacaktık, işyerindekilerle de zoraki paylaşmak istemedim durumu, evde kendi başıma olayım dedim. Saat 7
civarı eve geldim. Heyecanımla yarım saat uğraştıktan sonra elim telefona gitti
ve polikliniği aradım. Cevap o an olabilecek alternatiflerden hiç biri değildi:
Sistemimiz bozuldu, sonuçları göremiyoruz. Nolamazzzzz… Gitgide artan aralarla
kaç defa aradım polikliniği bilmiyorum. Nihayet gece dokuz buçuk civarı
karşıdaki ses “ istediğiniz bir şey mi?” dedi. Sana ne kardeşim diyemedim o duygusallıkla ve
çekingen bi sesle “evet olabilir” dedim. “O zaman hayırlı olsun” dedi. Bu
durumda insanın eli ister istemez karnına gidiyor ve gözyaşlarına hakim
olamıyor sanırım...
Dünyam değişti bir anda diyebilirim. Şaşkınlık, tedirginlik, ne yapacağını bilememezlik, deli bir mutluluk...
Sonra müstakbel baba adayına haberi verdim, biraz da ona
ağladım, o ağlamadı ama. Başka da kimseye söylemek istemedim,
sanırım olaya önce kendimin alışması gerekiyordu. Ertesi gün anneye (telefonda
bir nevi mutluluk şokuna girdi), sonraki günler kardeşe (az kalsın komutana
yakalanıyodu cep telefonuyla) ve diğer birkaç sevdiğime... 3 aydan önce
taşıdığı riskten dolayı söylenmez herkese dediklerinden temkinli davranıyodum
ben de ama bi baktım 1 hafta içinde en az 15 kişiye söylemişim. Bir yandan da mutlu
oldum, bu kadar yakın gördüğüm kişi varmış, ne şanslıyım diye...
2 yorum:
Upuzuuun bir aradan sonra bir bakayım neler yapıyor bizim bu blogcular dedim, yeni üyenin geldiğini öğrendim.
Çok sevindim sizin adınıza. Allah sağlıklı doğduğunu görmeyi nasip etsin.
AA
Selam Alp!
Evet hayatımızda ufak (!) bir değişiklik oldu bu dönemde.
Çooook teşekkür ederim yazdıkların için. Amin, inşallah sağlıkla tamamlarız bu süreci.. :)
Yorum Gönder