Aylar
sonra nihayet geldik gezimizin Budapeşte ayağına. 17 Temmuz 2011, Budapeşte…
Viyana’dan
Budapeşte’ye Orange Ways otobüs firmasıyla geçtik. Otobüs fiyatı kişi başı 20
Euro civarıydı sanırım. Aşağıya bagaj verecekseniz ekstra ödeme yapmanız
gerekiyor.
Macaristan
Avrupa Birliği üyesi olmasına rağmen Euro kullanmıyor. Gider gitmez paranızı Macar
Forinti’ne çevirmeniz gerekiyor. Bizim orda bulunduğumuz zamanlarda 1 Euro
yaklaşık 280 Macar Forinti’ne takabül ediyordu.
Otelimiz
Central 21 Hotel, şehir merkezine ve tramvay durağına yakın, ara sokakta yer
alan bir apartman dairesiydi. Oteldense seyrek eşyalı bir apartman dairesi
tadındaydı. Lüks ve konfor yerine şehrin bir parçası gibi yaşamayı merak
edenlere tavsiye edilir.
Budapeşte
deyince her yerde yazan ilk cümleyi ben de buraya yazayım: Kent Tuna nehri ile
Buda ve Peste olarak ikiye ayrılıyor. Buda
“su”, Peşte ise “ocak” demekmiş. Tuna Nehri ve üzerine yaptıkları farklı
stillerdeki köprüleri, nehir boyunca sağlı sollu uzanan harika aydınlatılmış
tarihi yapıları ile Budapeşte mükemmel resim veren bir şehir. Nehir üzerinde
herhangi bir yerde çektireceğiniz fotoğraf sizi ve çevrenizdekileri tatmin
edebilecek düzeyde. Ancak şehir çok yıpranmış, binalar kırık dökük, bakımsız.
Aslında binaların çoğu en fazla 100-150 yıllıkmış. Sürekli savaş görmekten ve
19. yüzyılda taşan Tuna nehrinden sonra iyice harap hale gelen şehir yeniden
inşa edilmiş. Yeni binalar kolay şekil verilebildiğinden kireç taşından
yapılmış ama kireç taşı çok kolay kir tutuyormuş, bu yüzden de binalar bu eski
görünümlere sahip olmuşlar.
Şehri
gezmek için yine harita ilk edinilmesi ve yanınızdan hiç ayrılmaması gereken
şey. Ulaşım ağı bizdekinden gelişmiş ancak metroları çok eski. Trenler
dökülüyor ve garip sesler çıkarıyorlar. Hele bir hattaki trenlerin kapılarını
kapatırken çıkardıkları ses bana hapishanedeymişim de korkuluklar üstüme
kapanıyormuş hissini yaşattı. Ulaşım için birkaç günlük toplu biniş
kartlarından almakta fayda var, çünkü her yer yürüme mesafesinde de olsa
yorgunluktan bir durak için bile metroya binmeyi tercih ediyorsunuz bir süre
sonra. Ve belirteyim; Viyana’nın aksine Budapeşte’de her metro durağında iki
güvelik görevlisi var ve biniş kartlarınızı kontrol ediyorlar.
Budapeşte
kendi içinde sevimli, tarihi yanı olan, görülesi bir şehir. Ama içinde Prag ve
Viyana olan bir program dahilinde görülecekse kesinlikle ilk önce görülmesini
tavsiye ederim. Biz bir hata ederek Budapeşte’yi en son gördük ve Prag ve
Viyana’dan sonra beğenme derecemiz azaldı. Budapeşte’de diğerlerindeki Avrupai,
modern, gelişmiş havayı göremedik. Budapeşte halkı, bana sorarsanız Avrupalıdan
çok, doğu blokunun etkisinden sıyrılamamış gibi. Modern, güvenilir, çalışkan
bir görüntü vermiyorlar. Bence tembeller ve daha çok “amaaan banane” havasında,
ipin ucunu bırakmış, amaçsızca, kendi hallerinde takılıyorlar. Çoğunun
kendisinin 5 bina ötesindeki dükkandan haberi yok.
Budapeşte’deki
gezi noktalarına gelince…
İlk
durağımız Kahramanlar Meydanı (Hösök Tere). Meydanda yarım daire şeklinde
dizilmiş sütunların arasında Türklere ve diğer ırklara karşı savaşmış Macar
krallarının heykelleri var. Akşam saatlerine doğru, meydanda kaykay ve
bisikletleriyle akrobatik hareket yapan gençler ve onları izlemeye gelenler oluyor.
Ama meydanın devamında veya çevresinde gezilebilecek, oturulabilecek pek yer
olmadığından meydan bir Taksim Meydanı gibi fıkır fıkır değil. Gece ışıklandırmasının çok güzel olduğunu
söylediler ama biz gece göremedik.
Meydanın
arkasında kent korusu (Varosliget), korunun içinde Vajdahunyad Şatosu, kışın buz pistine dönüşen
bir göl ve çocuk parkı var. Korunun sonuna doğru ilerlerseniz Hayvanat
Bahçesi, Macar sirki, Lunapark ve kaplıca bulunuyor. Biz koruda biraz dolaşıktan
sonra yorgunluktan çimenlere yığılıp kaldık. Çocuk parkının kenarındaki
banklarda yüreğimiz ağzımızda bir 10 dakika geçirdikten sonra (çocuklar maymun
gibi ordan oraya zıplıyor, kafa üstü düşüyor, ağlıyor, bağırıyor, ailelerden
kafasını kaldırıp bakan yok) kaplıcaları daha sonra gelmek üzere gözümüze
kestirerek oradan ayrıldık.
Şehrin
merkezindeki 1851 tarihli Szent Stephen Bazilikası gördüğüm en güzel
kiliselerden. Önündeki meydan ve etrafındaki cafelerle genel olarak hoş bir ortamı
var. Kilisenin girişinin üstünde kocaman harflerle yazan “Ego sum via veritas
et vita” yazısı ilgimizi çekti. Kocamla yaptığımız istişareler sonucunda bu
sözün “Hayatta aslolan bilgidir” falan gibi bir anlamı olduğuna karar verdik. Ama
dönünce araştırdım, anlamı "I am the way, the truth, and the life."
“Ben doğru yolum, gerçeğin ve hayatın kendisiyim” gibi bişey.
Buradan,
yürüme mesafesinde müthiş mimarisi (neogotikmiş) ve altın süslemeleriyle Parlamento
Binasına var. Şehrin neresinden bakarsanız bakın, görebileceğiniz büyüklükte
bir yapı. Çalışma saatleri dışında ziyarete açıkmış ama biz denk gelmedik.
Tuna
nehrinin kıyısına yer alan yüksek tavanlı tarihi görünüşlü bir binanın içinden
hiç beklemediğiniz şekilde bir hal çıkıyor karşınıza. Hal 2 katlı; alt katında
meyve, sebze, baharat, et çeşitleri, ufak tefek atıştırmalıklar, üst katında
hediyelik eşya standları var. Budapeşte’den hediyelik almaya kararlıysanız
kesinlikle buradan alın derim ben. Fiyatları dışarıya göre daha makul ve çok
çeşitli seçenek mevcut.
Tuna’nın
kenarında tekne turu satan bir çok stand var. Süper lüks teknelerden daha yıkık
dökük olanlarına kadar değişik seçenekler var. Teknedeki ses sisteminden
yanından geçtiğiniz binalarla ilgili bilgi veriliyor, tabi sesi
anlayabilirseniz. Tavsiyem Margit adasında duraklayan turlara katılmanız.
Margit adası Tuna nehrinin nispeten genişlemiş bir bölgesinde bir adacık. Ada tam
bizlik. Yemyeşil, birbirinden renkli parklarla dolu. Tüm adanın çevresi
yürüyerek 1 saatte dolanılabilir sanırım. Motorlu araç pek yok, bisiklet ve 2-3
kişilik pedallı değişik araçlar mevcut. Biz vaktimizi once çimenlere serilip
dinlenerek, sonra da üstü tenteli yanyana iki kişinin pedal çevirerek
kullandığı mini arabalardan kiralayıp adayı gezerek geçirdik. Adayı gezme kısmı
sanırım Budapeşte seyahatinin en aklımda kalan anlarındandı.
Balıkçılar
Burcu şehrin Buda tarafında, Peşte tarafının en güzel izlenebileceği yerlerden.
Yedi burçtan ve merdivenle çıkılan teraslardan oluşuyor. Matthias Kilisesi, Kraliyet Sarayı ve
Balıkçılar Burcu aynı tepe (Kale Tepesi) üstünde kurulmuş. Matthias Kilisesi
çatısı renkli seramik kaplı Macaristan’ın ikinci büyük kilisesi. Kilisenin
önünden aşağıya doğru yürüyünce yol direk Kraliyet Sarayı’na çıkıyor.
Budapeşte, kaplıcalar-hamamlar
şehri. Muhteşem bahçesi ve barok mimarisiyle Szechenyi Gyogyfürdö (Szechenyi
Hamamı), kentin en sıcak doğal su kaynağının üzerinde yer alıyor. Bu bölgeye
şehir merkezinden sarı renkli metro hattıyla ulaşılabiliyor. Bu kaplıca Avrupa’nın en büyük
kaplıcasıymış. Nefis işlemeler ve heykellerle bezeli termal havuzları, buhar
banyoları, şok havuzları ve açık havuzları var. Her bir havuzda farklı sıcaklıklarda
sular var. Binaların içinde yer altından çıkan kaplıca suları, bahçesinde kocaman
sıcak su havuzları var. Biz bahçedeki sıcak su havuzlarını daha çok sevdik
çünkü içerilerde kaplıca suyunun içindeki kükürtten dolayı ağır bir koku vardı.
O kadar gezip yorulunca Budapeşte gezimizin son 3-4 saatini burada geçirmek iyi
geldi.
Budapeşte’nin
geceleri daha bir güzel bence. Hele de Tuna ve üzerindeki köprüleri, ve Parlamento
Binasını öyle bir ışıklandırmışlar ki hayran kaldık. Akşamlarımızı, Tuna nehri
civarında, Szent Stephen Bazilikası’nın etrafında dolanarak İstiklal Caddesi benzeri Vaci Utca caddesinde yemek yiyerek ve caddenin
ucundaki Vörösmarty Meydanındaki cafelerde müzik yapanları izleyerek geçirdik. Meydanın
en ünlüsü Gerbeaud (Jerbo) Kafe. 1858'den beri hizmet veren Avrupa’nın en eski
ve en büyük pastanesi imiş ama fiyatlar diğerlerine göre oldukça yüksek
olduğundan biz onun hemen çaprazındaki Cafe De Paris’yi tercih ettik. Orda yediğimiz
gulaş çorbası (tas kebabının daha büyük parçalı ve sulu olanı) hem kocaman ve
lezzetliydi, hem de fiyatı makuldü.
Bu
kadar yerin üstüne yorgunluktan, Budapeşte gezi rehberlerinde önerilen Gül Baba Türbesi’ni ve Estergon Kalesi’ni göremeden döndük.
Bizim için hoş bir gezi oldu Budapeşte. Ama artık kilise ve benzer mimarilerden farklı bir şeyler görmek istiyoruz sanırım. Nİtekim dönüş yolunda her ne kadar gördüğümüz onca güzel şeyden bahsetsek de, bunlardan hiç birinin geçen yılki Endonezya tatilimizin yerine geçemeyeceği konusunda hemfikirdik kocacımla... :)
4 yorum:
Great info. Lucky me I found your blog by accident (stumbleupon).
I've saved as a favorite for later!
My weblog :: dub turbo 1.5 review
Great items from you, man. I've keep in mind your stuff prior to and you're simply too great.
I actually like what you have received right here, really like what you are stating and the way in which you assert it.
You're making it entertaining and you continue to care for to keep it smart. I can not wait to read far more from you. This is actually a wonderful site.
Feel free to surf to my site :: ipad giveaway site without any offers. 2012
Right here is the perfect site for anybody who hopes to find out about this topic.
You know a whole lot its almost tough to argue with you (not that
I really will need to…HaHa). You definitely put a brand new spin on a subject that's been discussed for years. Excellent stuff, just wonderful!
my website - best led tv for Gaming
My web site :: 2011 best led tv,2011 best led tv reviews,best led tv,best led tv 2009,best led tv 2010,best led tv 2011,best led tv 2012,best led tv 2013,best led tv 240hz prices,best led tv 55 or more,best led tv 65,best led tv and price,best led tv brand,best led tv brands,best led tv deals,best led tv deals online,best led tv for gaming,best led tv for the money,best led tv on the market,best led tv prices,best led tv review,best led tv reviews,best led tv reviews 2009,best led tv reviews 2010,best led tv reviews 2010 uk,best led tv reviews 2011,best led tv reviews 2012,best led tv reviews australia,best led tv reviews cnet,best led tv reviews in india,best led tv reviews india 2011,best led tv reviews uk,best led tv to buy,best led tv to purchase,best led tv uk,best led tv with hd and smart,best led tvs,cnet led tv reviews,coby led tv reviews,lcd led tv reviews,led tv reviews,led tv reviews 2009,led tv reviews 2010,led tv reviews 2011,led tv reviews 2012,led tv reviews 2012 consumer reports,led tv reviews 32,led tv reviews 46,led tv reviews 46 inch,led tv reviews 55,led tv reviews 60,led tv reviews 60 inch,led tv reviews coby,led tv reviews india,led tv reviews uk,led tv reviews uk 2011,lg led tv reviews,samsung led tv reviews,sony led tv reviews,the best led tv reviews,westinghouse led tv reviews
Hi! This is kind of off topic but I need some help from an established blog.
Is it difficult to set up your own blog? I'm not very techincal but I can figure things out pretty quick. I'm
thinking about making my own but I'm not sure where to start. Do you have any points or suggestions? Cheers
Here is my blog :: penis advantage review
Yorum Gönder