12 Ekim 2011

Budapeşte

Aylar sonra nihayet geldik gezimizin Budapeşte ayağına. 17 Temmuz 2011, Budapeşte…

Viyana’dan Budapeşte’ye Orange Ways otobüs firmasıyla geçtik. Otobüs fiyatı kişi başı 20 Euro civarıydı sanırım. Aşağıya bagaj verecekseniz ekstra ödeme yapmanız gerekiyor.

Macaristan Avrupa Birliği üyesi olmasına rağmen Euro kullanmıyor. Gider gitmez paranızı Macar Forinti’ne çevirmeniz gerekiyor. Bizim orda bulunduğumuz zamanlarda 1 Euro yaklaşık 280 Macar Forinti’ne takabül ediyordu.

Otelimiz Central 21 Hotel, şehir merkezine ve tramvay durağına yakın, ara sokakta yer alan bir apartman dairesiydi. Oteldense seyrek eşyalı bir apartman dairesi tadındaydı. Lüks ve konfor yerine şehrin bir parçası gibi yaşamayı merak edenlere tavsiye edilir.

Budapeşte deyince her yerde yazan ilk cümleyi ben de buraya yazayım: Kent Tuna nehri ile Buda ve Peste olarak ikiye ayrılıyor.  Buda “su”, Peşte ise “ocak” demekmiş. Tuna Nehri ve üzerine yaptıkları farklı stillerdeki köprüleri, nehir boyunca sağlı sollu uzanan harika aydınlatılmış tarihi yapıları ile Budapeşte mükemmel resim veren bir şehir. Nehir üzerinde herhangi bir yerde çektireceğiniz fotoğraf sizi ve çevrenizdekileri tatmin edebilecek düzeyde. Ancak şehir çok yıpranmış, binalar kırık dökük, bakımsız. Aslında binaların çoğu en fazla 100-150 yıllıkmış. Sürekli savaş görmekten ve 19. yüzyılda taşan Tuna nehrinden sonra iyice harap hale gelen şehir yeniden inşa edilmiş. Yeni binalar kolay şekil  verilebildiğinden kireç taşından yapılmış ama kireç taşı çok kolay kir tutuyormuş, bu yüzden de binalar bu eski görünümlere sahip olmuşlar.

Şehri gezmek için yine harita ilk edinilmesi ve yanınızdan hiç ayrılmaması gereken şey. Ulaşım ağı bizdekinden gelişmiş ancak metroları çok eski. Trenler dökülüyor ve garip sesler çıkarıyorlar. Hele bir hattaki trenlerin kapılarını kapatırken çıkardıkları ses bana hapishanedeymişim de korkuluklar üstüme kapanıyormuş hissini yaşattı. Ulaşım için birkaç günlük toplu biniş kartlarından almakta fayda var, çünkü her yer yürüme mesafesinde de olsa yorgunluktan bir durak için bile metroya binmeyi tercih ediyorsunuz bir süre sonra. Ve belirteyim; Viyana’nın aksine Budapeşte’de her metro durağında iki güvelik görevlisi var ve biniş kartlarınızı kontrol ediyorlar.

Budapeşte kendi içinde sevimli, tarihi yanı olan, görülesi bir şehir. Ama içinde Prag ve Viyana olan bir program dahilinde görülecekse kesinlikle ilk önce görülmesini tavsiye ederim. Biz bir hata ederek Budapeşte’yi en son gördük ve Prag ve Viyana’dan sonra beğenme derecemiz azaldı. Budapeşte’de diğerlerindeki Avrupai, modern, gelişmiş havayı göremedik. Budapeşte halkı, bana sorarsanız Avrupalıdan çok, doğu blokunun etkisinden sıyrılamamış gibi. Modern, güvenilir, çalışkan bir görüntü vermiyorlar. Bence tembeller ve daha çok “amaaan banane” havasında, ipin ucunu bırakmış, amaçsızca, kendi hallerinde takılıyorlar. Çoğunun kendisinin 5 bina ötesindeki dükkandan haberi yok.

Budapeşte’deki gezi noktalarına gelince…

İlk durağımız Kahramanlar Meydanı (Hösök Tere). Meydanda yarım daire şeklinde dizilmiş sütunların arasında Türklere ve diğer ırklara karşı savaşmış Macar krallarının heykelleri var. Akşam saatlerine doğru, meydanda kaykay ve bisikletleriyle akrobatik hareket yapan gençler ve onları izlemeye gelenler oluyor. Ama meydanın devamında veya çevresinde gezilebilecek, oturulabilecek pek yer olmadığından meydan bir Taksim Meydanı gibi fıkır fıkır değil.  Gece ışıklandırmasının çok güzel olduğunu söylediler ama biz gece göremedik.

Meydanın arkasında kent korusu (Varosliget), korunun içinde  Vajdahunyad Şatosu, kışın buz pistine dönüşen bir göl ve çocuk parkı var. Korunun sonuna doğru ilerlerseniz Hayvanat Bahçesi, Macar sirki, Lunapark ve kaplıca bulunuyor. Biz koruda biraz dolaşıktan sonra yorgunluktan çimenlere yığılıp kaldık. Çocuk parkının kenarındaki banklarda yüreğimiz ağzımızda bir 10 dakika geçirdikten sonra (çocuklar maymun gibi ordan oraya zıplıyor, kafa üstü düşüyor, ağlıyor, bağırıyor, ailelerden kafasını kaldırıp bakan yok) kaplıcaları daha sonra gelmek üzere gözümüze kestirerek oradan ayrıldık.

Şehrin merkezindeki 1851 tarihli Szent Stephen Bazilikası gördüğüm en güzel kiliselerden. Önündeki meydan ve etrafındaki cafelerle genel olarak hoş bir ortamı var. Kilisenin girişinin üstünde kocaman harflerle yazan “Ego sum via veritas et vita” yazısı ilgimizi çekti. Kocamla yaptığımız istişareler sonucunda bu sözün “Hayatta aslolan bilgidir” falan gibi bir anlamı olduğuna karar verdik. Ama dönünce araştırdım, anlamı "I am the way, the truth, and the life." “Ben doğru yolum, gerçeğin ve hayatın kendisiyim” gibi bişey.

Buradan, yürüme mesafesinde müthiş mimarisi (neogotikmiş) ve altın süslemeleriyle Parlamento Binasına var. Şehrin neresinden bakarsanız bakın, görebileceğiniz büyüklükte bir yapı. Çalışma saatleri dışında ziyarete açıkmış ama biz denk gelmedik.
Tuna nehrinin kıyısına yer alan yüksek tavanlı tarihi görünüşlü bir binanın içinden hiç beklemediğiniz şekilde bir hal çıkıyor karşınıza. Hal 2 katlı; alt katında meyve, sebze, baharat, et çeşitleri, ufak tefek atıştırmalıklar, üst katında hediyelik eşya standları var. Budapeşte’den hediyelik almaya kararlıysanız kesinlikle buradan alın derim ben. Fiyatları dışarıya göre daha makul ve çok çeşitli seçenek mevcut.

Tuna’nın kenarında tekne turu satan bir çok stand var. Süper lüks teknelerden daha yıkık dökük olanlarına kadar değişik seçenekler var. Teknedeki ses sisteminden yanından geçtiğiniz binalarla ilgili bilgi veriliyor, tabi sesi anlayabilirseniz. Tavsiyem Margit adasında duraklayan turlara katılmanız. Margit adası Tuna nehrinin nispeten genişlemiş bir bölgesinde bir adacık. Ada tam bizlik. Yemyeşil, birbirinden renkli parklarla dolu. Tüm adanın çevresi yürüyerek 1 saatte dolanılabilir sanırım. Motorlu araç pek yok, bisiklet ve 2-3 kişilik pedallı değişik araçlar mevcut. Biz vaktimizi once çimenlere serilip dinlenerek, sonra da üstü tenteli yanyana iki kişinin pedal çevirerek kullandığı mini arabalardan kiralayıp adayı gezerek geçirdik. Adayı gezme kısmı sanırım Budapeşte seyahatinin en aklımda kalan anlarındandı.

Balıkçılar Burcu şehrin Buda tarafında, Peşte tarafının en güzel izlenebileceği yerlerden. Yedi burçtan ve merdivenle çıkılan teraslardan oluşuyor. Matthias Kilisesi, Kraliyet Sarayı ve Balıkçılar Burcu aynı tepe (Kale Tepesi) üstünde kurulmuş. Matthias Kilisesi çatısı renkli seramik kaplı Macaristan’ın ikinci büyük kilisesi. Kilisenin önünden aşağıya doğru yürüyünce yol direk Kraliyet Sarayı’na çıkıyor.

Budapeşte, kaplıcalar-hamamlar şehri. Muhteşem bahçesi ve barok mimarisiyle Szechenyi Gyogyfürdö (Szechenyi Hamamı), kentin en sıcak doğal su kaynağının üzerinde yer alıyor. Bu bölgeye şehir merkezinden sarı renkli metro hattıyla ulaşılabiliyor. Bu kaplıca Avrupa’nın en büyük kaplıcasıymış. Nefis işlemeler ve heykellerle bezeli termal havuzları, buhar banyoları, şok havuzları ve açık havuzları var. Her bir havuzda farklı sıcaklıklarda sular var. Binaların içinde yer altından çıkan kaplıca suları, bahçesinde kocaman sıcak su havuzları var. Biz bahçedeki sıcak su havuzlarını daha çok sevdik çünkü içerilerde kaplıca suyunun içindeki kükürtten dolayı ağır bir koku vardı. O kadar gezip yorulunca Budapeşte gezimizin son 3-4 saatini burada geçirmek iyi geldi.
Budapeşte’nin geceleri daha bir güzel bence. Hele de Tuna ve üzerindeki köprüleri, ve Parlamento Binasını öyle bir ışıklandırmışlar ki hayran kaldık. Akşamlarımızı, Tuna nehri civarında, Szent Stephen Bazilikası’nın etrafında dolanarak İstiklal Caddesi benzeri Vaci Utca caddesinde yemek yiyerek ve caddenin ucundaki Vörösmarty Meydanındaki cafelerde müzik yapanları izleyerek geçirdik. Meydanın en ünlüsü Gerbeaud (Jerbo) Kafe. 1858'den beri hizmet veren Avrupa’nın en eski ve en büyük pastanesi imiş ama fiyatlar diğerlerine göre oldukça yüksek olduğundan biz onun hemen çaprazındaki Cafe De Paris’yi tercih ettik. Orda yediğimiz gulaş çorbası (tas kebabının daha büyük parçalı ve sulu olanı) hem kocaman ve lezzetliydi, hem de fiyatı makuldü.
Bu kadar yerin üstüne yorgunluktan, Budapeşte gezi rehberlerinde önerilen Gül Baba Türbesi’ni ve Estergon Kalesi’ni göremeden döndük. 
Bizim için hoş bir gezi oldu Budapeşte. Ama artık kilise ve benzer mimarilerden farklı bir şeyler görmek istiyoruz sanırım. Nİtekim dönüş yolunda her ne kadar gördüğümüz onca güzel şeyden bahsetsek de, bunlardan hiç birinin geçen yılki Endonezya tatilimizin yerine geçemeyeceği konusunda hemfikirdik kocacımla... :)  

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Great info. Lucky me I found your blog by accident (stumbleupon).
I've saved as a favorite for later!

My weblog :: dub turbo 1.5 review

Adsız dedi ki...

Great items from you, man. I've keep in mind your stuff prior to and you're simply too great.

I actually like what you have received right here, really like what you are stating and the way in which you assert it.
You're making it entertaining and you continue to care for to keep it smart. I can not wait to read far more from you. This is actually a wonderful site.

Feel free to surf to my site :: ipad giveaway site without any offers. 2012

Adsız dedi ki...

Right here is the perfect site for anybody who hopes to find out about this topic.
You know a whole lot its almost tough to argue with you (not that
I really will need to…HaHa). You definitely put a brand new spin on a subject that's been discussed for years. Excellent stuff, just wonderful!

my website - best led tv for Gaming
My web site :: 2011 best led tv,2011 best led tv reviews,best led tv,best led tv 2009,best led tv 2010,best led tv 2011,best led tv 2012,best led tv 2013,best led tv 240hz prices,best led tv 55 or more,best led tv 65,best led tv and price,best led tv brand,best led tv brands,best led tv deals,best led tv deals online,best led tv for gaming,best led tv for the money,best led tv on the market,best led tv prices,best led tv review,best led tv reviews,best led tv reviews 2009,best led tv reviews 2010,best led tv reviews 2010 uk,best led tv reviews 2011,best led tv reviews 2012,best led tv reviews australia,best led tv reviews cnet,best led tv reviews in india,best led tv reviews india 2011,best led tv reviews uk,best led tv to buy,best led tv to purchase,best led tv uk,best led tv with hd and smart,best led tvs,cnet led tv reviews,coby led tv reviews,lcd led tv reviews,led tv reviews,led tv reviews 2009,led tv reviews 2010,led tv reviews 2011,led tv reviews 2012,led tv reviews 2012 consumer reports,led tv reviews 32,led tv reviews 46,led tv reviews 46 inch,led tv reviews 55,led tv reviews 60,led tv reviews 60 inch,led tv reviews coby,led tv reviews india,led tv reviews uk,led tv reviews uk 2011,lg led tv reviews,samsung led tv reviews,sony led tv reviews,the best led tv reviews,westinghouse led tv reviews

Adsız dedi ki...

Hi! This is kind of off topic but I need some help from an established blog.
Is it difficult to set up your own blog? I'm not very techincal but I can figure things out pretty quick. I'm
thinking about making my own but I'm not sure where to start. Do you have any points or suggestions? Cheers

Here is my blog :: penis advantage review